1 Mayıs 2009 Cuma

beklemek

beklemeyi sevmiyorum...
çoğu insan gibi sanırım... her şey hemen olsun, gelen gelsin, giden gitsin, akacak kan damarda durmasın ama ben beklemiyim, hiiiiç beklemiyim...

beklerken önem sırasını yitiriyorum, sadece beklediğim oluyor odak noktam, gerisi yalan!! sonra patlıyor her şey.. iki işi mi bir arada yapamıyorum acaba, zor da değil ki hem bekleyip hem başka bir şey için uğraş vermek... zor değil de, e ben neden yapamıyorum?

önemsiz de olsa beklemek canımı sıkıyor.. şu an yine bekliyorum ve tüm diğer önemli şeyler yok olup gitti...
bir yanımda klavye, kulağımda erkan oğur... bekliyorum...

beyaz giyme toz olur...

türkü dönemimdeyim bu aralar,
dönemlerim var böyle aynı uğraşla, şarkıyla veya tarzla sürüp gidiyor..

türkü dönemimdeyim ve türkü dönemimin 2 haftadır süregelen favorisi;
beyaz giyme toz olur...
nasıl güzel söylüyor erkan oğur, nasıl içten, nasıl gerçek... yavaş, sakin, ama içe işliyor... sürekli tekrarlıyor media player'ımda... bıkmıyorum, sıkılmıyorum... bıkılacak gibi değil ki, nasıl sıkılayım?

yazmak

yazmak tutku benim için...
iyi yazıyorum ya da belki okunmaya bile değmez, ne fark eder ki? bu benim tutkum, yazı yazmayı öğrendiğimden beri...
hani kendimize bile itiraf edemeyiz bazen bir dolu şeyi, yazarken farkına varmışımdır çoğu zaman ben... itiraf edemediklerimi kağıtlarda gördüğüm öyle çok an var ki hayatımda..

bir süredir, kağıtlara değil de ekrana yazıyordum, hani kalemle değil ama klavyeyle yani:) ve sonra bir gün... ah o virüs, yok etti tüm yazılarımı, geri getiremedim hiç birini...
cesaret edemiyordum (nedenini de yazarım bir ara) ama bir blogum olmasına o zamanlar karar verdim, tabii birinin de yardımıyla, e cesaret gerekiyordu napiyim...