20 Temmuz 2012 Cuma

çikolatalı krep ve demleme çay

Şurada bu kitabı görür görmez okumalıyım dedim.
Fransızları severim, fransızcayı da baştan çıkırıcı bulurum (ne şaşırtıcı değil mi:p), ismimin orjinalinin fransızca olduğunu öğrendiğimde içimde büyük bir zafer sevinci vardı, nedensiz. Muguet bu yüzden imzam gibidir.
Fransızlara karşı bu his ne zaman, neden, ne diye oluştu hiç bilmiyorum ama içimde ukte kalmıştır bir Fransız okulundan mezun olmamış olmak.
O yüzden de kitabın ana hikayesinin Fransız lisesinde geçtiğini bilmem bile yeterliydi okumam için.
Tam da güneşlenirken okunacak kitap ararken Simi'nin yazısını okudum.

Yolda kitabı yarılamıştım bile... Ne güzel döndüm bir anda lise günlerime... Öğretmenine aşık olmamış bir kız öğrenci var mıdır? Okul günlerini heyecanlandıran tek şeydi benim için "aşık" olduğum öğretmeninin dersini beklemek.
Ceylan benim için bir üst kademe tabi, hayal kurmakla kalmamış, olayları gerçeğe dönüştürmüş:)
Jennifer-Ceylan arasındaki geçişler, şu an ki benle lisedeki arasında kayıp gitti. Bir yandan Ceylan'ın aşkını, özlemini, içine kapanışını, çaresizliğini hissederken, bir yandan da Jennifer'ın, yaşadığı hayatı uzaktan görmeye başlamasını izleyip, düştüğü ikilemlden çıkarmak istedim.

Hikayenin kurgusunu, anlatımını, dilini, hikayeler arasındaki geçişleri çok sevdim.
Sadece kitap bittikten sonra Damla'nın bölümleri olmasaymış keşke dedim. O kısım hikayeye zorlama girmiş gibi geldi ama bu kadarı kadı kızında da olur diye durmadım üzerinde.

Kısaca ne okusam diye düşünüyorsanız bir göz gezdirin bence sayfalarına, aradan seçeceğiniz herhangi bir kaç cümle sizi hikayenin içine çekecektir.

İyi okumalar,

Muguet.

Hiç yorum yok: