20 Temmuz 2010 Salı

uzatmalı sevgilim

Bu İstanbul’a noluyo bu yaz böyle anlamadım ben. Hava o kadar sıcak ve bunaltıcıyken, bir anda bulutlar geliyor, yağmurlar yağıyor falan.
Bak bugün yine kapadı. Ha şikayetçi olmam ben normalde İstanbul’daysam. Bunalmıyoruz ohh, diyorum. Ama garipsedim durumu ondan yani. Korkuyorum bi de güzelim ekimde kasımda sonbaharı yaşayamıyıcaz diye. Yazlar kayıyo git gide... Koca nisan yağmurlarını mayıs sonu haziran başında yaşadık resmen.

Böyle havalarda da herkes gibi benim de evimde oturup uyuyasım, mayışasım, film izliyip, pinekleyesim var. Pencere başındaki sıcak kahve olayı bu mevsimin değil, kış aylarının favorisi... Ama ben çay içerdim yine de. Çünkü benim manzaramda çaya yer var. Şey olsun diyorum, dalgalı hırçın bir deniz, koskocaman yere kadar pencereler, baktım mı göğü de yeri de bir anda görüyorum. Denizin sesi duyuluyor hafif hafif. Hafif duyuluyor ama nasıl hırçın aslında. İçin için hissediyorsun. Hava yaz olmasına karşın serin. Yazın ortasında baharlık giyinmişsin.
İşte orda elinde çay olur. Benim kesin olur. Yanımda not defterim, kalemim de olur. Arada aklıma geldikçe yazarım. En beğendiğim yazılarımı, mektuplarımı böyle havalarda yazdım ben. Buna benzer havalarda, Manastır’ımda... Nasıl huzur buluyorum orda, anlatamam.

Heyecanlandım bak şimdi, hafta sonu kavuşucam Manastır'ıma. Annemlerin yanına gidiyorum haftasonu için, havanın böyle olması hiç üzmez beni o yüzden.

Ne güzel bir duygudur Manastır'daki toprağin kokusunu çekmek içine... Dalga vururken iskelenin üstüne, banklarda oturmak, tuzlu suyun serpmelerini yüzünde hissetmek...
Offf nasıl özlemişim. Kaç yıl oldu, hiç azalmadı sevgim de özlemim de oraya. Hemen duygusallaşıyorum ordan bahsederken, uzatmalı sevgilim gibi... Kışın ayrıyız ama hep özlüyorum, yazın da bi küsüp bir barışıyoruz. Özlemim yanındayken bile sürüyor ama. Yanındayken ayrılıcağımızı düşünüp hüzünleniyorum.

Gelsin Cuma akşamı bir an önce de, kavuşıyım uzatmalı sevgilime.

Hiç yorum yok: