5 Eylül 2010 Pazar

ordan burdan...

- Akşamın bi saatinde gökten inen U2 bileti kendimi garip hissetmeme neden oldu. Hiç aklımda bile yokken bi anda beynimde "işten kaçta çıkmalıyım?", "yağmur yağar mı acaba, ayakkabı konusunu naapsam ki?", "ufff kıyafetimi hangi arada değiştirsem?", "anaaaa ben yarın U2 konserinde miyim şimdi:s" şeklinde cümleler dolanmaya başladı.

- Bayramda Manastır'da olucam. Sevgili Merve, Aslı, Adamım Dinçer. ve O'nunla.
Merve ve Aslı'yla geleneksel Manastır tatilimizi bu yıl ancak bayramda yapabilicez. Muhtemelen Merve bizi sabahın köründe "hadiiii bayram sabahı bugün giyinin kahvaltıya geliinnn!!!" diye uyandırıcak ama biz yine de pijamalarımızla ve uykulu asık suratlarımızla mızmızlanarak verandaya geçicez.
Onlarla Manastırım'da olmayı seviyorum.
Ama bu kadar mutlu ve heyecanlı olmamım bi sebebi de O'nun Manastırla tanışacak olması. Evimi, denizimi, verandadan izlenen güneşin batışını görecek olması. Çok heyecanlıyım. En küçük bir aksilik çıkmasını istemiyorum. Ama kafama bu kadar takmak da istemiyorum. İstemediğim ot burnumda bitmesin, sakındığım gözüme çöpler batmasın diye.

- Ve ilk aksilik. Hava neden böylesin??? Hani yılların Manastır'ındaki eylül huzuru? Hava böyle giderse evden çıkamıyıcaz ki...
Yıllardır herkese anlatır dururum. Manastır'ın en güzel denizi, en dingin havası eylül ayındadır diye. Güneş şağlıklı yakar, gündüzleri ideal sıcaklıkta olan hava akşamları serindir, denizi göl kadar düz, su kadar şeffaf ve berraktır. Yüzerken kendi dalganı yaratırsın.

Ama bu defa öyle olmayacak gibi. Ağustosun son 15 gün fırtınası bu defa eylüle rastladı diye korkuyorum açıkçası. Bütün bir yaz, her gittiğim haftasonu bana şölen sunmuş olan Manastır rica ediyorum beni yüz üstü bırakma! Yoksa nispet yaparcasına O'na gönderdiğim mesajlar bi yerlerimde patlayacak.

- Bu hafta iki buçuk gün çalışacak olmamız ne kadar enfes bir şey.

- Pazar günü referandum var. Esefle kınıyorum referandumu Bayram haftasına alan zihniyeti.
Oy kullanabilmek için Pazar sabahı ek sefer konulması konusunda İDO'ya yalvarışlarım dikkate alındı mı acaba? Mailime verdikleri alakasız cevaptan hemen bir gün sonra, 12 Eylül sabahının körüne ek sefer koymuşlar. Vur dedik öldürdüler gerçi. Ben onlara öğleden hemen önce sefer koymalarının yeterli olacağını belirtmiştim oysa ki...

- Zar zor odamı topladım birazcık. Yarın akşam eve dönmiyicem ve sadece tek bir akşamım kalmış olacak eşyalarımı hazırlamak için. Bari bugün kendime biraz bakım yapsaydım.

Bakım derken aklına öyle bakım gibi bakım gelmesin ama. Benim dediğim en azından kazma gibi olmuş el tırnaklarımı kesmek. Ne biliyim hani işe falan gidicem en azından bi oje süriyim de paspallığımı bi nebze azaltıyım falan.

- İşimin dibinde oturmak istiyorum. Sabah 9'da başlayan iş için, 7'de servise binmek dolayısıyla da 6 çeyrekte kalkmak istemiyorum.
Herkes 9-9 çeyrek arası işte olurken sabahın en geç 8.15'inde işte olmak da istemiyorum. Mümkünse sabah en azından 8'e kadar uyumak niyetim. Allah'ım şu kadir gecesinde bu dileğimi kabul eyle nolursun!!!

Amin diyerek bu postu da burda bitirmek istiyorum efenim.

Hiç yorum yok: